Yuvarlak bir
dünyanın içinde yaşayan düz varlıklarız. Düz bakarız olaylara, düz bakarız
kavgalara kısacası düz bakarız şu kocaman hayata. Belki de hak etmiyoruz içinde
yaşadığımız evreni yada içinde yaşadığımız evren bizi. Daha öğrenememişiz
aslında yaşamanın ne olduğunu. Sevdiğimiz kadına nasıl dokunulacağını, küçük
bir çocuğun nasıl mutlu edileceğini bilememişiz hala daha, oysaki 21.yüzyılın
varlıklarıyız.
En boktan hesapları yapan bilgisayarları keşfetmişiz, yaşadığımız anı
ölümsüz kılmayı başarmışız. İçerisinde senaryolar kurduğumuz bir kutu bile
koymuşuz evimize. Ölüyü diriltemedik sadece, onu da yaptığımızda dünyanın içine
sıçma işlemini tamamlayacağız. Kendimiz hariç dokunduğumuz her şeyi geliştirmişiz,
değiştirmişiz işte. Kendimize dokunamamışız bunca yıldır. Cebimizdeki
telefonların en derinine inmişiz ama kalbimizin derinliklerinin yakınına bile
uğrayamamışız. Şu siktiğimin hayatında yerin altından ulaşımı bile bulduk ulan
ama bir insan nasıl mutlu edilir, kalp nasıl kırılmaz buna bir çözüm bulamadık.
Lağım kokan cesetlerin üzerinde yaptığımız deneyleri yaşayan cesetlerin
üzerinde uygulayamadık. Kaybediyoruz yaşayanları, kaybediyoruz dünyayı. Koca
koca binalar dikerken onların içine ufak bir parça sevgi koyamadı vinçler.
Telefonlardan atılan mesajlarda sevgiden çok nefret var, hakaret var,
umutsuzluk var. Biz umudumuzu yanlış yere bağladık kardeşlerim. Umut denilen
şey gökyüzüne bağlanır, umut denilen şey kadınlara bağlanır. Biz umudumuzu yeni
çıkacak ios uygulamalarına bağladık. Ve en büyük yanlışı yaptık yuvarlak
dünyamıza, o da bizi dümdüz bir yaratığa çevirdi.
Artık mutlu değiliz hiçbirimiz. Battığımız bataklıktan çıkamayacağımızın
farkındayız. Her geçen tükürüyor bu bataklığa, her şey çabucak olsun bitsin
diye. Başlayamadığımız şeyin en azından sonunu getirebilelim. İçine ettiğimiz
dünyanın ortasında dinamiti ateşleyelim. Yansın koca binalar, yansın sevgisiz
insanlar, yansın ios uygulamaları. Ne var ne yoksa yansın ulan.
Belki küllerimizden bir tutam sevgi
kalır okyanusun ortasında.